Yusuf Hemedani Kimdir?

ATAVATAN: TÜRKMENİSTAN 
Milli Gazete
Selami Çalışkan, Necmettin Çakmak

37 kez yürüyerek Hacca giden Hoca
Hâce Yûsuf-i Hemedânî, 441 senesinde Hemedân’da doğmuş. 18 yaşında ilim tahsili için Bağdat’a gitmiş. Burada Şafiî fakih ve Nizamiye Medresesi’nde Ebû İshâk Şirazî’den ders almış. Fıkıh, hadis, kelam ve cedel ilmini okuyan Hemedânî Horasan, Isfahan, Semerkand ve Buhara’da hadis alimlerinden hadis öğrenmiş. 65 yaşlarında vâiz ve sûfî unvanıyla tekrar Bağdat’a dönmüş. Ömrünün son yıllarını Merv ve Herat’ta irşad ile geçiren büyük sûfi Hemedânî, Hicri 535 (1140)’de Herat’tan Merv’e dönerken yolda vefat etmiş. Vefat ettiği yere defnedilmiş. Bir müddet sonra kabrini Merv’e nakletmişler. Rutbetü’l-hayat, Keşf, Risâle, Tarikat Adabı Risalesi, Ahlâk ve’l-münâcaât adlı risalelerin yazarı Hemedani, eline ne geçerse muhtaçlara verir, kimseden birşey istemezmiş.
İmam-ı Azam’ın torunu olan Hoca Yusuf Hemedani, çok yumuşak ve merhametliymiş. Nakşibendi silsilesinin üstatlarından. Devamlı Kur’an okuyan ve binlerce insanın hidayetine vesile olan Yusuf Hemedânî’nin Hızır Aleyhisselâm ile sohbet ettiği rivayetler arasında. 37 defa yürüyerek Hacca giden Yusuf-i Hemedani hazretlerinin Abdullah-i Berki, Ahmed Yesevi ve Abdülhalık-ı Gücdüvani gibi yüzlerce talebesi varmış. Hemedani, bir taraftan insanlara din bilgilerini öğretirken, bir yandan da ağrılara ve yaralara ilaç yaparak herkesin derdine deva bulmaya çalışırmış.
Hemedani’ye sual soranların hali:
Ebu Said Abdullah, İbn-üs-Sakka ve Seyyid Abdülkadir-i Geylani ilim öğrenmek için Bağdat’a giderler. Yusuf-i Hemedani’nin, ders okuttuğu Nizamiye Medresesi’ne giderken, İbn-üs-Sakka; “Ona bir soru soracağım ki cevabını veremeyecek” der. Ebu Said Abdullah; “Ben de bir soru soracağım. Bakalım cevap verebilecek mi?” der. Abdülkadir-i Geylani ise: “Allah korusun. Ben bir şey sormadan bekler, onu görmekle şereflenir, bereketlenirim” der. Onlar daha bir şey söylemeden Yusuf Hemedani Hazretleri, İbn-üs-Sakkâ’ya dönerek; “Yazıklar olsun sana! Demek bana, cevabını bilemeyeceğim sual soracaksın ha! Senin sormak istediğin sual şudur. Cevabı da şöyledir. Senden kâfirlik kokusu geliyor” buyurur. Sonra Ebu Said Abdullah’a dönerek; “Sen de bana bir sual soracaksın ve bakacaksın ki, ben o sualin cevabını nasıl vereceğim. Soracağın sual şudur ve cevabı da şöyledir. Fakat sen de edebe riayet etmediğin için, ömrün sıkıntı ile geçecek” der. Daha sonra Abdülkadir-i Geylani’ye döner ve: “Ey Abdülkadir! edebinle, Allahü Teâlâ’yı ve Resulünü razı ettin. Senin Bağdat’ta bir kürside ders okuttuğunu, bütün evliyanın, takvan karşısında boyunlarını eğdiklerini görüyorum” buyurur. Aradan yıllar geçer. Abdülkadir-i Geylani zamanındaki evliyanın, baş tâcı olur.
Güzel konuşması sayesinde şöhreti zamanın sultanına ulaşan İbn-üs-Sakka, elçi olarak Bizans’a gönderilir. Hıristiyanların gösterdiği ilgiye aldanarak Hıristiyan olur. Ebu Said Abdullah diyor ki: “Hayatım sıkıntılar içinde geçti. Yusuf Hemedani hazretlerinin, her üçümüz hakkında da söylediği aynen meydana geldi.”