Ahmet Yesevi'nin Fakrnâmesi İle Hacı Bektaşi Veli'nin Makâlâtında Dört Kapı Kırk Makam’ın Mukayesesî

Prof. Dr. Abdurrahman GÜZEL
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü ve G.Ü. Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi Başkanı


In this article Dr. Güzel compares Ahmet Yesevi's work "Fakr-name" with Hacı Bektash Veli's "Makâlât". By doing this he proves the relationship between the two writers in their attitudes towards human being, religion, and Islamic mysticism. Dr. Güzel defends Hodja Ahmet Yesevi's and Hacı Bektash Veli’s "Dört Kapı-Kırk Makam" thought and their basic ideas are the same.
 
Tasavvufi düşüncenin esasını ayet-i kerimeler ve hadis-i şerifler teşkil eder, ayet-i kerimeler Kur'an-ı Kerim'le sabit olduğu için üzerinde herhangi bir ihtilaf söz konusu değildir. Ancak hadis-i şerifler, sonradan toplandıkları için Hz. Peygambere ait sözlerin bir kısmı sahih kaynaklar olarak bilinen hadis kitaplarında yoktur.
Mesela sûfîlerin sahih hadis olarak naklettikleri "Ben bir gizli hazine idim, bilinmekliğimi istedim ve kâinatı yarattım" mealindeki hadis, belli başlı hadis kitaplarındâ bulunmamaktadır. Sûfiler böyle durumlarda mânâ aleminde Hz. Peygamber ile görüşüp, hadisi bizzat ondan öğrenmek ve hadisin sıhhatini bizzat ona tasdik ettirmek yoluna gitmişlerdir ( 1 ) ve diğerleriyle birlikte bu hadisleri de düşüncelerine temel olarak kabul etmişlerdir.
Sûfilerin zikir ve fikirlerinin esasını bu ayetler ve ayetlere mutabık hadisler teşkil eder. Bilhassa üzerinde yaşadıkları âleme karşı aldıkları tavırlarda, dünyayı bir lâşe kadar değersiz görmelerinde aşağıda mealen zikredeceğimiz hadislerin tesiri olmuştur:

  • "Allah indinde dünyanın sinek kanadı kadar değeri olsaydı, hiç bir kâfura bir içimlik su vermezdi." (2)
  • "Ahirete nazaran dünyanın değeri, sizden birinin parmağını denize daldırmasına benzer, parmağı ile denizden aldığı suyu göz önüne getirsin." (3)
  • "Her ümmet için bir fitne sebebi vardır, ümmetimin fitnesi de maldır." (4)
  • "Dirheme kul olanın burnu yere sürülsün, dirheme köle olan kahrolsun, kesesine esir olan hor ve hakir olsun." (5)
  • "Dünya bir lâşedir, onu isteyen köpektir." (6)
  • "Fakirlerle birlikte oturup kalkmak tevazudandır ve üstün bir vasıftır." (7)
  • "Allah'ım beni fakir olarak yaşat, fakir olarak öldür." (8)
  • "Dünyada ya bir garip veya bir yolcu gibi ol, kendini kabirlerde olanlardan say." (9)
Bu zikredilen hadislerde ifadesini bulan dünya görüşünü bizzat Hz. Muhammed'in hayatında da görmekteyiz. İslâm'ı tebliğ yıllarında, Mekkeli müşrikler kendisine davasından vazgeçmesi karşılığında Onu Mekke'nin en zengini yapacaklar, kendilerine emir seçeceklerdi ve Mekke'nin en güzel kızlarını nikahlayacaklardı. O, Islâma karşılık teklif edilen bu servet bu şöhret ve şehveti red etmiştir. Bununla birlikte Hz. Muhammed bunca varlığa rağmen fakirliği seçmiş "El-FakruFakrî (Fakr benim iftiharımdır)" (10) demiş fakirliğiyle övünmüştür.
"Levlâke levlâk lema halaktü'1-eflâk" (11) hitabına mazhar olan ve kendisinden "Habib'im" diye bahsedilen, buna rağmen fakirliğiyle övünen Hz. Muhammed'i diğer peygamberlerden üstün kılan işte bu mümeyyiz vasfıdır.
Bu sebepledir ki Hz. Muhammed'in yolunda Sufiler, fakirliği seçmiştir ve Dini ve Tasavvufi Türk Edebiyatı'nda da Fakr-nâmelerdeki fakr kelimesinin lügat manalarının şu şekilde olduğunu görmekteyiz:
"Kamus-ı Türkî'de: El Fakr, yoksulluk manasındadır, gınâ (zenginlik) mukabilidir. Fakr, mastar-ı metruk olup isim olarak kullanılır. Sofiyye istılahında fakr, mefhum olan varlıktan kurtulmak, fenafillah'a mazhar olmak yerinde kullanılan bir tabirdir.(12).
A. Gölpınarlı; Tasavvufta ıstılah olarak kullanılan fakr`ın, bildiğimiz yoksulluk olmadığını, buna mukabil manevi yokluk olduğunu ifade etmektedir. Diger taraftan mevhum ve nazarî olan varlığı terk eden ef’al, sıfat ve zâtın Hak'ta fani kılan kimse hakiki fakr'a erişmiş ve fakr tamamlanınca Allah kalır mealindeki hadis mucibince fakr edilecek fakr'a erişmiş olur. Böyle olan adamın isterse sayısız malı, mülkü olsun hiçbirine gönül bağlamayacağı ve tasavvufi tabiriyle malına kul olmayıp, mali kendisine kul edeceği için hiç bir zararı yoktur (13) demektedir.
Fakr kelimesinin müştaklarından olan fakir kelimesi ise Kamus Tercümesinde şu şekilde ifade edilmektedir: El-Fakir, Fakr u Fakke sahibi kişiye denir. Cem'i fukara gelir. Milennesi fakire ve cem'i fekâ'ir'dir. Malum ola ki fakr'ın miktar-ı derecesi hemen iyâlini idare edecek nesneye iktidarı olmamak demek olur. Zahiren bu müreccahtır. Ehl-i Arabbiye fakir ile miskin beyinlerini fark ederler ki: Fakir şol kimsedir ki sedd-i ramak edecek kût ve gıda bulur ola miskin asla bir nesnesi olmaya. Ve inde'1-ba'z fakir muhtaç ve geda ve miskin ve zelil ve hakire denir. Zillet ve hakareti gerek fakr'u fakke sebebiyle ve gerek ahval-i saire sebebiyle olsun.
İslâm Ansiklopedisi ise fakiri: Maddî ve manevî bakımdan sıkıntı içinde olan, mukabili gani. Fakir sonraları bilhassa Allah'a muhtaç olan ve her ne suretle olursa olsun tevekkül eden manasına gelmeye başlamıştır. Bu telakkinin sevki ile Arapça konuşulan memleketlerde "dilenci, derviş" manasında da kullanılmıştır, şeklinde ifade eder.
Agâh Sırrı Levent, Fakr kelimesinin tasavvufi manasına dikkat çekerek; Fakr, tasavvufta tarikata yeni giren sâlikten istenen, dünya nimetlerini hiçe sayarak azla yetinmek, alçak gönüllü olmak, nefse düşkünlük göstermek, dünya ile ilgiyi kesmek, (Alayık kaydından çözülmek), Tanrı'dan gayriyi düşünmemek (masivadan geçmek) ve kendini Tanrı'ya vermektir. Salik tarikattaki dereceleri birer birer geçerek seyr-i sülükı tamamlarken bu vasıfları da kazanmış olur. Nihayet son bir mertebe kalır ki o da fenafillah mertebesidir. Bu kendi varlığını Tanrı'nın varlığında yok etmektir ( 14) demektedir.
Görüldüğü gibi fakrk'lık zahiri olarak yoksul bir hayat sürmek olduğu kadar, kişinin fenafillah'a ulaşmak için yapacağı bir takım mücahadeleri ve geçeceği makamları ifade eden tasavvufi bir ıstılahtır. Bu makamları anlatan eserlere Fakr-nâme denir.
Dinî-Tasavvufi Türk Edebiyatı'nda; fakr'ı ve makamlarını anlatan Aşık Paşa'nın Fakr-Nâme adlı mesnevisinde olduğu gibi müstakil eserler olmakla birlikte, çeşitli tasavvuf ve tabakat kitaplarında da muhtelif bölümler hâlinde fakr-nâmeler ele alınmıştır.
Nitekim Ahmet Yesevi'nin Divan-ı Hikmet'inin Kazan ve Taşkent baskılarının mukaddimesinde böyle bir Fakr name mevcuttur.
Biz bu tebliğimizde Ahmet Yesevi'nin mezkur Fakr-nâmesi ile Hacı Bektaş Veli'nin Makâlât'ındaki Dört Kapı-Kırk Makam arasındaki benzerliklere işaret edeceğiz. Bu şekilde Velayetnâme ile bizzat veya Şeyh Lokman-ı Perende vasıtasıyla birbirine bağlanan (15) bu iki Türk mutasavvıfının fikrî müştereklerine dikkat çekmek istiyoruz.
Çalışmamızda kolaylık sağlaması açısından Yesevi'nin Fakr-nâme'sini "Y" harfi ile Hacı Bektaş'ın Makâlât'ını ise "M" harfi ile göstermeyi uygun bulduk.
Yesevi' de dört makam kırk kapı şu şekildedir:
a) Şeriattaki on makam:
  • Hak Teâlânın birlikige, barligıga, sıfatıga ve zatıga imân keltürmek. (Hak Teâlânın birliğine, varlığına, sıfatına ve zâtına iman getirmek.)
  • Namaz okumak (Namaz kılmak)
  • Rüze tutmak (Oruç tutmak)
  • Zekât bermek (Zekât vermek)
  • Hac kıymak (Hac farizasını yerine getirmek)
  • Mülayim sözlemak (Yumuşak konuşmak)
  • İlm örgenmak (İlim öğrenmek)
  • Hazret-i Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemning sünnetlerini becây keltürmak (Hazret-i Resul'ün sünnetlerini yerine getirmek)
  • Emr-i ma'rufnı becây keltürmak (Şeriat bakımından yapılması gerekli şeyleri yerine getirmek)
  • Nehy-i münker kılmak (Şeriatın yasakladıgı şeylerden kaçınmak)
b) Tarikattaki on makam:
  • Tövbe kılmak (tevbe etmek)
  • Pirge kol bermak (Pire el uzatmak)
  • Havf (korku)
  • Recâ (Tanrı'nın rahmetinden ümitli olmak)
  • Vird-i evkâtını becây keltürmak (Belirli vakitlerde Kur'ân'dan sureler veya dualar okuyarak yapılan ibadeti yerine getirmek)
  • Pürni hizmetide bolmak (Pirin hizmetinde olmak)
  • Pirning icazeti birle sözlemak (Pirin izni ile konuşmak)
  • Nasihat eşitmek (Nasihat dinlemek)
  • Tecrid bolmak (Tecrit olmak)
  • Tefrid bolmak (Tefrit olmak)
c) Marifetteki on makam:
  • Fenâ bolmak (Fena olmak)
  • Deıvişlıknı kabul kılmak (Dervişliği kabul etmek)
  • Her işke tahammül kılmak (Her işe taharnmül etmek)
  • Helal tayyib taleb kılmak (Helal ve güzel istekte bulunmak)
  • Ma'rifet kılmak.
  • Şeriat ve tarikatını ber-pây tutmak (Şeriat ve tarikatını ayakta tutmak)
  • Dünyanı terk kılmak (Dünyayı terk etmek)
  • Ahiretni ihtiyar kılmak (Ahireti seçmek)
  • Vücud makamını bilmak (Varlık makamını bilmek)
  • Hakikat bilinak (Hakikat sırlarını bilmek)


d) Hakikattaki on makam:
  • Hâk-râh bolmak (Herkesin yolunun toprağı olmak, alçak gönüllülük)
  • Yahşı yamannı tanımak (İyiyi kötüyü tanımak)
  • Yurun lokmage kol salmaslik (Bir parça lokmaya el uzatmamak)
  • Özini lokmasını sebil-rah kılmak (kendisini lokmasını hak yoluna sebil etmek)
  • Kişinin azar bermemek (Kimseyl incitmemek)
  • Fakirlıkga münkir bolmamak (Fakirlığı inkar etmemek)
  • Seyr-i sülûk kılmak.
  • Her kimdin sırrın saklamak (Herkesten srrınıı saklamak)
  • Şeriat, tarikat, marifet ve hakikat makamını bilimek ve amel kılmak.
  • Hazret-i Rabbı'1-İzzet'e ulaşmak (*)


Hacı Bektaş Veli'nin Makâlât'ında Dört kapı, kırk makam ise şu şekildedir:
a) Şeriatte on makam:
  • İman getirmek: Çalap Tanrı'ya inanmak, buyruğun tutmak imandandır. Feriştelerine (melaike) inanmak, Tanrı'nın Kur'ân'ına ve kitaplarına inanmak, dostlarına inanmak, kıyamete inanmaktır (16).
  • İlim öğrenmek
  • Namaz kılmak, zekat vermek, oruç tutmak, gücü yetene hacca gitmek, seferberlik olunca kaçmayıp düşmana karşı gelmek ve cenabetten temizlen
  • Helal kazanmak, faizi haram bilmektir.
  • Nikah kıymaktır.
  • Hayz ve lohusalıkta cinsi münasebeti haram bilmektir.
  • Sünnet ve cemaat (Ehl-i sünnet ve '1-cemaat) ehlinden olmak,
  • Şefkat,
  • Temiz yemek ve temiz giyinmek,
  • Emr-i bi'1-ma'ruf nehyi ani'1mûnker yani iyiliği emredip yaramaz işlerden sakındırmaktır (17).
b. Tarikatte on makam:
  • Pirden el alıp tövbe etmek, 2. Mürid olmak,
  • Saç kesmek,
  • Nefs savaşında (mücahade etmek) olgunlaşmaktır, pişmektir.
  • Hizmet etmektir.
  • Havf yani korkudur.
  • Ümid etmektir.
  • Hırka, zenbil, makas, seccaade, subha (yüz taneli tesbih), ibrat (iğne) ve asadır.
  • Sâhib-makam (makam sahibi), sâhib-cemiyet (cemaat sahibi), sâhibnasihat (nasihat sahibi) ve sâhibmuhabbet (muhabbet sahibi) olmaktır.
  • Aşk, şevk, sefa ve fakirliktir ( 18)
c. Marifette on makam:
  • Edeb
  • Korku
  • Perhizkârlık
  • Sabır ve kanaat
  • Utanmak
  • Cömertlik
  • İlim
  • Miskinlik
  • Marifet
  • Kendini bilmek (19)
d. Hakikatte on makam:
  • Toprak olmak,
  • Yetmişiki milleti ayıplamamak,
  • Elinden geleni esirgememek,
  • Dünyada yaradılmış bütün nesnelerin kendisinden emin olmasıdır.
  • Mülk sahibine yüzünü sürüp yüz suyunu (yaratılış sebebi olan Muhammed nurunu) bulmak,
  • Sohbette hakikat sırlarını söylemek,
  • Seyr-i sülûk
  • Sır
  • Münacaat
  • Çalap Tanrı'ya ulaşmaktır. Kavuşma bundadır (20).

Mukayese: Her iki eserin ortak ve farklı makamları şu şekildedir: Madde sonlarındaki harf esere, rakam ise makam sıra numarasına işaret etmektedir.
B) Ortak Makamlar
a) Şeriatta:
  • İman: Y/ 1-M/ 1
  • Namaz: Y/2-M/3
  • Oruç: Y/3-M/3
  • Zekat: Y/4-M/3
  • Hac: Y/5-M/3
  • İlim: Y/7-M/2
  • Sünnete riayet: Y/8-M/7
  • Emr-i maruf a riayet: Y/9-M/ 10
  • Nehyi-i münker'e riayet: Y/ 10M/ 10
b) Tarikatta:
  • Tevbe: Y/ 1-M/ 1
  • El almak: Y/2-M/ 1
  • Havf: Y/3-M/6
  • Reca: Y/4-M/7
  • Pire hizmet: Y/6-M/5
  • Nasihat dinlemek: Y/8-M/9
  • Tecrld: Y/9-M/4 8.
  • Tefrid: Y/ 10-M/4
c) Marifette:
  • Fena: Y/ 1-M/8
  • Tahammül: Y/3-M/4
  • Helal ve güzeli isteme: Y/4-M/ 4
  • Marifet kılmak: Y/5-M/9 5. Dünyayı terk: Y/7-M/8
  • Vücud makamını bilmek: Y/9M/ 10
  • Hakikat esrarını bilmek: Y/ 10M/9
d) Hakikatte:
  • Alçak gönüllük: Y/1-M/1
  • Kendini ve malını Hak yoluna sebil etme: Y/4-M/3
  • Kimseyi incitmemek: Y/5-M/4
  • Seyr-i süluk kılmak: Y/7-MJ7
  • Sır sklamak: Y/8-M/8
  • Şeriat, tarikat, marifet, hakikat makamını bilmek ve amel kılmak: Y/9-M/7
  • Hazret-i Rabbı'1-İzzet'e ulaşmak: Y/ 10-M/ 10
C) Farklı Makamlar
a) Şeriatta:
  • Yumuşak konuşmak: Y/6
  • Helal kazanmak ve faizi haram bilmek: M/4
  • Nikah kıymak: M/5
  • Hayz ve lohusalıkta cinsi münasebeti haram bilmek: M/6
  • Şefkat: M/8
  • Temiz yemek ve temiz giyinmek: M/9
b) Tarikatte:
  • Vird-i evkatını yerine getirmek: Y/5.
  • Pirin icazeti ile konuşmak: Y/6
  • Mürid olmak: M/2
  • Saç kesmek: M/3
  • Havf M/6
  • Hırka, zenbil, makas, seâaade, subha, igne, asa: M/8
  • Aşk, şevk, sefa ve fakirlik: M/ 10
c) Marifette:
  • Dervişliği kabul kılmak: Y/2
  • Şeriat ve tarikatı ayakta tutmak: Y/6
  • 3.Ahireti ihtiyar kılmak: Y/8
  • Sabır ve kanaat: M/4
  • Miskinlik: M/8 6. Marifet: M/9
  • Kendini bilmek: M/ 10
d) Hakikatte:
  • İyiyi kötüyü bilmek: Y/2
  • Bir parça lokmaya el uzatmamak: Y/ 3
  • Fakirliği inkar etmemek: Y/6
  • Yetmiş iki milleti ayıplamamak: M/2
  • 5.Mülk sahibine yüzünü sürmek, Muhammed nurunu bulmak: M/5
  • Sohbette hakikat sırlarını söylemek: M/6
  • Münacat: M/9
NETİCE
Maddeler halinde gösterdiğimiz müşterekler ve farklar tetkik edildiğinde görülecektir ki, Şeriat kapısında Ahmet Yesevi'nin zikrettiği on makamdan dokuz'u Hacı Bektaş'ta da aynıyla görülmektedir. Yalnız Hacı Bektaş' da namaz, oruç, hac, zekat makamları tek maddede toplanmış buna ilave olarak helal kazanç, nikah, haram, şefkat ve temizlik maddeleri zikredilmiştir. Farklı olarak görülen bu ifadeler Ahmed Yesevi'nin Emr-i maruf Nehyi münker makamlarından başkası değildir.
Tarikat kapısında Yesevi ile Hacı Bektaş'ın yedi makamı müşterektir. Yesevi' de bulunmayan saç kesmek ile hırka, zembil ve asa gibi maddi unsurların sonradan ilavesi kuvvetle muhtemeldir.
Marifet ve Hakikat kapısında da yedişer makamın müşterek olduğunu görmekteyiz. Diğer üçü ise özde aynı, fakat ifadesi farklı makamlardan ibarettir.
Dört kapıda zikredilen kırk makamdan otuzu birbiriyle ayniyet derecesinde benzerlik arz etmektedir. Diğer on tanesi birbirini nakzedecek kadar olmayıp, sadece ifade farkından ibarettir.
Haddizatında bu kadar küçük farklılığın bir eserin iki nüshasında bile görüleceğinden bunları fark olarak bile telakki etmemek gerekir.
Hal böyle olunca bu küçük mukayese bize gerek Yesevi'nin, gerekse Hacı Bektaş'ın aynı geleneğin yani Türkistan'da başlayan tasavvuf geleneğinin temsilcileri olduklarını; her kişinin de maddeten olmasa bile manen mürşit-mürid münasebetinde olduklarını göstermektedir.
Hoca Ahmet Yesevi ile Hacı Bektaş Veli'nin mezkur eserleri arasındaki bu kısa mukayeseden de anlaşılacağı üzere, bu tür eserler, Türk milletinin fikri, ilmi, sosyal ve benzeri konularda gelişmesini sağlayan ortak kıymetlerinin hülasasıdır. Milletimizin bekasında birer kilometre taşları olan Ahmet Yesevi ve Hacı Bektaş Veli’nin fikir birliği sağladıkları milli ve dini değerler, bu gün her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz milli birlik ve beraberliğimizi besleyecek kaynaklardır.
DİPNOTLAR:
  • (1) (1) İsmail Hakkı Bursevi, Kenz-i Mahfi, Misvak Neşriyat, İst., 1980, s. 10-11.
  • (2) Tirmizi, Zühd, 13.
  • (3)Müslim, Cennet, 55.
  • (4) Tirmizi, Zühd, 26.
  • (5) Mustafa Kara, Tasawuf ve Tarikatler, Dergah Yayınları, İst., 1985, s. 71-72; Buharî, Rikak, 10; İbni Mace, Zühd, 58.
  • (6) Acluni, I, 499.
  • (7) M. Kara, a.g.e., s. 86-87; Aclunî, I, 329.
  • (8) El-Leâlî, II, 325.
  • (9) M. Kara, a.g.e., 71; Buhâri, Rikak, 3
  • ( 10) El-Aclunî, Keşfü'1-Hafâ, II, 87.
  • (11) "Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım." Acluni, II, 104.
  • (12) M. Zeki Pakalin, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, I, İst., 1946, s. 585; Kemal Eraslan, "Yesevi'nin Fakrnâmesi" LÜ.T.D. ve E. Dergisi, XXII, İst. 1977, s. 46.
  • ( 13) A. Gölpınarlı, Kaygusuz-Vizeli Alaaddin, İst., 1932; Kemal Eraslan, a.g.m., s. 46.
  • (14) K. Eraslan, a.g.m., s. 48.
  • (15) Fuat Köprülü. Türk Edebiyatında ilk Mutasavvıflar, Ank., 1981, s. 48-54.
  • (16) Türk Kültürû ve Hacı Bektaş Veli, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli, Ankara, 1988, s. 54-56.
  • (17) Esat Coşan-Hüseyin Özbay, Makâlât, Kültür Bakanlığı, Ank. , 1990, s. 13-14. (18) E.Coşan H.Özbay, a.g.e.. s. 15-18.
  • (19) E.Coşan-H.Özbay. a.g.e., s. 19.
  • (20) E.Coşan-H.Özbay, a.g.e., s. 20.