Yesevinin Tengrisi

Hayati BİCE
RTÜK,Uzman Dr., Araştırmacı-Yazar.

Yakın devir Türk düşünce hayatındaki tartışmalardan birisi de “Tanrı” kelimesinin Allah anlamında kullanılıp kullanılamayacağı etrafında cereyan etmiştir. Daha çok Türk milliyetçiliği ile siyasi olarak ayrışan ve -arka planına bakıldığında etnik bir karın ağrısının arkasına sığındığı- İslami söylemlerin popüler hale getirdiği bu tartışma bazen kırıcı ve yıkıcı boyutlara taşınmıştır. Öyle ki “Tanrı” lafzını şu veya bu şekilde konuşurken-yazarken kullananların İslam dininden çıkıp çıkmadıkları dahi söz konusu edilmiştir.
Yakut dilinde Tangara; Kuman dilinde Tengre; Karaim dilinde Tangrı; Çuvaş Türkçesinde Tura; Hakas dilinde Tigir; Tuva dilinde Deyri; Kırgız-Kazak Türkçesinde Tengri;Tatar dilinde Tengre; Karaçay-Malkar Türkçesinde Teyri; Azerbaycan Türkçesinde Tarı/Tanrı; Türkiye Türkçesinde Tanrı olarak kullanılması bile bu kelimelerin ifade ettiği kavramın Türk halkları arasındaki ortak kullanımının işaretidir.(1)
Son zamanlarda ortaya çıkan antropolojik veriler ve bu verilere istinaden yapılan etnografik çalışmalar eski çağlardan bu yana, “Tengri” kelimesi ve benzerlerinin Türkler arasında “ilahi düzen ve bu düzeni yaratıp, sürdüren “ulu bir güç kaynağı” anlamında kullanıldığını göstermiştir. Türklerin “Tengri” anlayışı, hiçbir şey yarata bilemeyen ve zaten kendileri de -önce kavram olarak sonrasında da somut nesneler olarak- yaratılmış olan putlara benzer bir karşılığa sahip olmamıştır.
İslami terminolojideki Allah kavramının karşılığı olarak Tengri; ilk ve ilahi başlangıcı bildirir, alemdeki her şey O’na bağlıdır ve bir şekilde O’ndan bir eser taşır. Algılanan alemin suları-denizleri; dağları-taşları, ağaçları-kuşları kendi özgün niteliklerinden varılabilecek “Tengri” işlevlerinin görüntüleridir. (Tasavvuftaki Tevhid-i Efal; Tevhid-i Sıfat - Tevhid-i Zat basamakları da buna benzer bir anlamı içerir. ) “Tengri” kavramına karşı çıkanların dayanağı olan halk inanışları, ancak buradaki inceliği ayırd edemeyen insanlar arasında yayılan “yanlış uygulama” ve “hurafe”lerin tenkidi anlamında bir anlam taşımaktadır.
Divân-ı Lügati’t-Türk’ün son olarak Kabalcı Yayınevi tarafından yapılan güncelleştirilmiş baskısında Tengri kelimesi “Tengri: Allah azze ve celle” karşılığı ile hiçbir şüphe olmaksızın verilmektedir. (*)
Kaşgarlı Mahmut 1074 yılında yazımının tamamladığı kabul edilen eserinde Tengri kelimesinin anlamını verirken şu önemli tesbiti de yapmaktadır: “Kafirler –Allah’ın gazabı üzerlerine olsun- göğe “tengri” derler, aynı zamanda azametli gördükleri her şeyi, örneğin bir dağı ya da bir ağacı da “tengri” olarak adlandırır ve önünde secde ederler. Bunların sapkınlıklarından kaçarak Allah’a sığınırız.”
Görüldüğü gibi Kaşgarlı Mahmut da Tengri kelimesinin kullanımında hiçbir sakınca görmezken bu kelimeyi kullananların düştükleri şirk -ve hatta küfür- hatasını savunma gibi bir yanlıştan sakınmaktadır. Bu tenzihi tavrın bilincinde olan bir insanın Allah –azze ve celle- manasına Tengri kelimesini kullanmakla “din dışına çıkma” tehlikesi olabilir mi? Burada da şu ebedi ve nebevi gerçek hatırlanmalıdır: “Ameller niyetlere göredir.”
Ünlü Arab gezgin İbn Fadlan’ın naklettiğine göre o sıralarda İslam’a henüz girmiş olan Oğuz Türkleri herhangi bir zorluk ile karşılaştıklarında bakışlarını gökyüzüne yöneltip “Bir Tengri” derlermiş. Başta Kaşgarlı Mahmud olmak üzere İslami dönemin tüm yazarları Allah kastıyla “Tengri” ismini kullandıkları gibi bütün kaynaklarda her işe; söze kutlu bir nitelik kazandırmak kastıyla ilk önce “Ulu Tengri’nin adı” anıldıktan sonra başlanması gerektiğini bildirmişlerdir.
Bu incelemede bugün Kaşgar’dan Balkanlara tüm Türk yurtlarında adı saygıyla anılmağa devam eden ve kendisine atfedilen Hikmet adlı şiirleri ile Türklerin manevi hayatındaki etkisini sürdüren Allah dostu Ahmed Yesevi’nin dilinde “Tengri” kelimesinin nasıl kullanıldığı gösterilmektedir. Bu inceleme ile Kuran’ın gösterdiği şekilde Esma-ü Hüsna’nın en güzide ismi olan “Allah” ile tarihimizden bugüne taşınan ve aynı kavramsal çerçevede kullanılan “Tanrı” kelimesini “tokuşturma”nın ne İslam’a ne de Türklere bir faydası olmayacağını Ahmed Yesevi’nin hikmetli şiirlerinde göstermektir.
Türklerin hakim olduğu tüm coğrafyalarda okunan her ezanda adı hürmetle terennüm edilen Allah’ın en sevgili kullarından birisi olduğu –benim için- tartışılmaz olan Pir-i Türkistan Yesevi’nin hiçbir zorlama olmaksızın kullandığı Tanrı kelimesini
kullandı-kullanıyor diye hiç kimseyi tekfir etme hakkına hiç kimsenin sahip olmadığını da altını çizerek kaydetmek isterim.

Tanrı’nın Yesevi ’si
Hoca Ahmed Yesevi’ye atfedilen ve “Hikmet” olarak adlandırılan şiirleri bir araya getiren Divan-ı Hikmet’in orijinal metninde yer alan “Tengri” kelimesinin geçtiği hikmetler aşağıda bir arada gösterilmektedir.(2)
Burada önemli olan bir nokta da bu satırlarda bazen “Allah”a işaret eden Arapça ve Farsça isim ve sıfatların yanında “Tengri” kelimesinin kullanılmış olmasıdır.(3) (Kıta başlarındaki rakamlar Tengri kelimesinin geçtiği 14 hikmetin Dr. Hayati Bice tarafından hazırlanan ve Türkiye Diyanet Vakfı yayınları arasında yayınlanan Divan-ı Hikmet neşrindeki sıra numarasını göstermektedir.)
8
Ümmetlerim yazukların her Cum'a keç
Alıb kelgey ya Muhammed sen munı çeç
Ta ki yığlab secde eyley Tengri'ge keç
Mustafa'ga matem tutub kirdim mena
11
Essiz Mansur harlık birle boldı eda
Bir söz birle yaranlardın boldı cüda
Hali dilin heçkim bilmes Tengrim güvah
Kanlar yutup men hem güvah boldım mena
26
Vaderiğa mahşer küni zahir bolsa
Tengri özi kazı bolub nazır bolsa
Yaman işim kılmışlarım hazır bolsa
Ne yüz birle Hazret'ige barğum mena
37
Tengri Teâlâ sözin Resulullâh sünnetin
İnanmağan ümmetin ümmet demes Muhammed
65
Her subh-dem boynum kısıb "Rabbi" desem
Rabbim meni murâdımnı berer mukin?
Kanlar töküb közlerimdin zâr ingresem
Tengrim meni hâl-i dilim sorar mukin?
66
Tağdın ağır isyanım bar ötey desem
Günahım köp yerge sığmas tapay desem
Başım alıb biyâbânlar ketey desem
Rahmân Tengrim günahımdın öter mukin?
75
Gafillikde yürüdin sen it dek kezip
Tening yatur tar lahidde asru şişip
İş kılmadıng sen Tengrige kögsin teşip
Sorar bolsa men kul anda ne kılğaymen?
83
Alim uldur hişt yastanıb tahsil kılsa
Keçe kündüz Tengri'sige zâri kılsa
"Fel yedhakü" ayetini tefsir kılsa
Andağ alim, alim bolur dostlarım a
...
"Ve'l yebkü kesiran" deb Tengri aydı
Ma'na okgan alim tınmay yığlab erdi
Yığlay yığlay közleri a'ma boldu
Andağ alim, alim bolur dostlarım a
86
Kul Hâce Ahmed âşık bolsang cânıng küysün
Sıdkıng birle Allah de gil Tengri bilsün
Duâ kılğıl mü'min kullar dünyâ koysun
Dünyâ koyğân âhiretka yeter dostlar
95
Köz yaşıngnı derya kılğıl rahmı kelsin
Garib bolub yolda yatgıl kolung alsın
Pinhan yürüb tâat kılğıl Tengri bilsin
Hakk cemâlin körsetmese damen bolay
...
Allah teyu fena bolgıl bağrıng küysün
Tünler kobub taat kılgıl Tengri süysün
Andın songra has buzruklar nazar kılsun
Hakk cemalin körsetmese darnen bolay
102
Aşık bolup hikmet aytdı Kul Hâce Ahmed
Sıdkı birle işitkenge yüz ming rahmet
İmân atâ kılğay Tengrim tâc u devlet
Aşık dilin safâ kılıp yürür bolğay
112
Zahid, abid, has kullardın ulemânı
Alıb kelgey dergahığa uşbularnı
Tengrim aytgay "Ya Muhammed asi kanı?"
"Asi layık emes" deban aytar ermiş
133
Derviş bolsang tâat kılğıl kılma riyâ
Her gûşede tâat kılğıl Tengrim güvâh
Yalğan derviş kayda barsa zevk ü da'vâ
Adil pâdşah tâatların isyân kılur
142
Ümmet üçün Resûl dâim kayğu yedi
Tilep ümmet günâhını Hakdın aldı
Keçe kündüz kâim turdı Tengrim bildi
Tilde ümmetmen der dilde yalğan erür

(*) Kaşgarlı Mahmud, Divân-ı Lügati’t-Türk, “Tengri” s.551 Kabalcı Yayınevi, Mayıs 2005 – İstanbul.Divân-ı Lügati’t-Türk'ün son ve şimdiye kadarki en kaliteli baskısını yapan KABALCI yayınevini kutlarım. (H.B.)
  • (1)Celal Beydili, Türk Mitolojisi –Ansiklopedik Sözlük-. Yurt Kitap-Yayın.
  • (2)Ahmed Yesevi, Divan-ı Hikmet , Yayına Hazırlayan: Dr. Hayati Bice ; T.Diyanet Vakfı yayınları.
  • (3) Kıta başlarındaki rakamlar Tengri kelimesinin geçtiği 14 hikmetin Dr. Hayati Bice tarafından hazırlanan ve Türkiye Diyanet Vakfı yayınları arasında yayınlanan Divan-ı Hikmet neşrindeki sıra numarasını göstermektedir. Hikmetler nakledilirken lüzumsuz tartışmaları peşinen önlemek kaygısıyla şiirlerin orijinal metinleri verilmiştir