Pir-i Türkistan Hazretleri


Ahmet Bayram

Pir-i Türkistan Hazretleri, Ay hocam,

Sen Orta Asya’nın bozkırlarından Sayram’da dünyaya geleli 916 sene oldu efendim. Türklük İslam’ la şereflensin diye Alperenleri yola düşürmeseydin biz kim bilir bizi biz yapan değerlere nasıl  kavuşurduk? Arslan Baba’nın sana eriştirdiği emaneti gönderen Allah Resulü’nün asıl emaneti olan dosdoğru, gösterişsiz, saf, Allah’tan başkasına kul olmamayı emreden İslam’ı kim bilir nasıl öğrenir, nasıl yaşardık?

Daha da kötüsü sen de diğer alimlere uyarak

Sevmiyorlar alimler sizin Türkçe dilini.
Erenlerden işitsen açar gönül ilini.
Ayet, hadis anlamı Türkçe olsa duyarlar.
Anlamına erenler başı eğip uyarlar.
 Miskin Kul Hoca Ahmet, yedi atana rahmet,
Fars  dilini bilir de sevip söyler Türkçeyi

demeyip bize dünya Türklerinin yegane bağlacı güzel Türkçemizin yerine başka dillerle eserler bıraksaydın halimiz nice olurdu Pirim, üstadım.

Hükümdarlar önünde yerlere eğilirken, sana bağlı yüzlerce insan bir lafzın için dünyayı yıkmaya hazırken tevazuu elden bırakmayışına ne demeli? Ailenin ve cemaatinin iaşesini tahta kaşık oyarak karşılamandan daha mühim ne olabilir? Sen dileseydin saraylarda yaşardın, altmış üçte Allah Resulü dünyayı terk etti diye yere girdin.[1]  “Candan geçmeden “Hu Hu” demenin hepsi yalan” sözü riyasız tasavvufun yegane öğüdü değil mi Efendim?

Cenab-ı Hakk’ın Nahl suresinde buyurduğu “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır !” ayetini düstur edinerek bıraktığın Hikmetler bugün bile yolumuzu aydınlatmakta. Türkistan’daki Emir Timur yadigarı manevi evin bütün görkemiyle Türk coğrafyasına feyz vermeye, yolda kalmışlara, dara düşmüşlere, umudunu yitirmişlere yücelikteki tevazuu, azametteki zarafeti, dehşet içermeyen haşmeti göstermeye devam etmekte.

Candan geçip cananı bulmanın, dünyaya tapmadan şan almanın, İnna fetehna‘nın anlamını sormanın yolunu bize sen öğrettin.

Gazi Alperenler işe koyulun,
Gayrı söze vakit az verilmeli
Bidevi atlara rüzgarca soluk,
Ve yıldırımlarca hız verilmeli[2]

Nasihatini alan Alperenler yola koyulmasaydı, manevi mimarlar manevi dünyamızı inşa etmeseydi halimiz nice olurdu?

Ekmek,su,aş bulmak gecikebilir.
Temele taş bulmak gecikebilir.
Devlete baş bulmak gecikebilir.
Adalet gecikmez tez verilmeli.

Senden miras kalan bu düsturlar bizi ayakta tutuyor Hazret-i Türkistan.

Cahiliye devri Arap kadınlarının zerre kadar değeri yokken, sen kadını baş tacı eden Türk boylarına İslam’ı anlatma da  analara, bacılara büyük önem vermiştin. Senin bıraktığın gibi, bıraktığın yerden devam etseydi kadınlar günümüzde geri plana düşer miydi? Közü pamuğa sardığında yanmayan pamuğa, yakmayan köze baksaydı insanlar kadına ve erkeğe kurtla kuzu muamelesi yaparlar mıydı? ‘Eğer kadını ateş, erkeği pamuk görüyorsan veya tersini düşünüyorsan, işte bak, ben hiçbirine zarar vermeden ikisini bir arada tutabiliyorum' demeye getirdiğin bu görkemli kerameti tüm dünya insanları anlasalar ne güzel olurdu. [3]

Gönül kuşunu Lamekan’a ulaştıran inci, cevherinden murat isteriz Ay Hoca. Fısk ve ve fücur kılan münafıkların haram, şüphe yediklerini gördüğünde ağlarsın, hakikat denizindeki cevherden nasibin ararsın[4]. Ya biz ne yapalım Ay Hoca? Hızır’a eremeyiz, Arslan Babayı bulamayız. Aşk yolunda bülbül olsak ne faydaki maşuka eremeyiz, altmış üçte yere giremeyiz, tarikatı bilemeyiz, hakikate eremeyiz.

Manevi emrinle Anadolu’ya gönderdiğin Erenler kılıç kuşanmış, ilim kuşanmış, iman kuşanmış yiğitlerdi. Daha fethedilecek çok yer var. Gazi Alperenlerin işi henüz bitmedi.

Aşkın eyledi şeyda beni, cümle alem bildi beni,
Kaygım sensin gece gündüz, bana sen gereksin[5] deyişini

Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni” diye kendi halince söyleyen Yunus’u mu dinlemeli, kapısına varıp alıcına karşılık himmet dilediği “Tabduğun kapısına kul oldum yapısına” diyerek kapı kapı mürşit-i kamil mi aramalı? Hikmetlerinden satır satır, hece hece cevap arar oldum Efendim.

Ey dostlarım,ölsem ben bilmem ki halim ne olur;
Kabre girip yatsam ben bilmem ki halim ne olur;”[6] der dururum senin gibi.

Lakin Miskin Kul Hoca Ahmet , yedi atana rahmet, ne iyi ettin de Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır emrine uydun ve ne iyi ettin de Fars dilini bilip de sevip Türkçe söyledin. Ne iyi ettin de kadını erkeğe eş tuttun, emeği baş tacı ettin. Dilemedin dilenmedin, yoğu var eyledin.

Ne mutlu bize ki seni tanıma imkanı bulduk, ışığınla aydınlandık. Mekanın cennet olsun.

Yararlanılan Kaynaklar

Kur-an’ı Kerim Nahl Suresi 125.Ayet 
“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir.”


[1] Hikmet 2
[2] Niyazı Yıldırım Gençosmanoğlu ’nun şiirinden alınmıştır.
[3] http://arsiv.sabah.com.tr/ozel/turkiyenin954/dosya_965.html
[4] Hikmet 29
[5] Hikmet 35
[6] Hikmet 72