İslamiyetin Yalın Hali Yesevilik






Horasan tasavvufunun önemli temsilcilerinden Yusuf Hamadani'nin halifelerinden Ahmet Yesevi'nin kurduğu tarikat, Türkler'in İslamiyet'e geçişinde büyük rol oynadı. 99 bin müridi olduğu ileri sürülen Yesevi'nin geçimini sağlamak için tahta kaşık yapıp, sattığı biliniyor. 
Horasan tasavvufunun önemli temsilcilerinden olan Yusuf Hamadani, 1140 yılında vefat ettiğinde, arkasında iki mürid bıraktı: Bunlardan biri Hoca Ahmed Yesevi, diğeri ise Abdülhalik Gücdivani... Bu iki mürid arasındaki zikir farklılığı, iki ayrı tarikatın doğuşuna neden oldu. Sessiz zikri onaylayan Abdülhalim Gücdivani'nin 'Hacegan' ismi verilen tarikatı zamanla Nakşibendi ismini alırken, Türkistan'da faaliyetlerini sürdüren Hoca Ahmet Yesevi'nin yolu ise Yesevilik adını aldı. 'Horasan Okulu' olarak adlandırılan tasavvuf anlayışının en önemli temsilcisi olan Hoca Ahmet Yesevi'nin kurduğu tarikat, İslam inancı ile Türk gelenek ve görenek, inanç ve yaşam tarzlarını bir sentez haline getirdi.

Babası da şeyh 

Hz. Ali soyundan Şeyh İsmail'- in oğlu olan Ahmet Yesevi, Türkistan'ın Seyram kentinde doğdu. Ahmet, gençliğinde amcası Arslan Bab'dan manevi terbiye ve tasavvufi eğitim gördü. Babasının da menkıbeleriyle tanınan bir şeyh olması, onun çevresinde benimsenmesini kolaylaştırdı. Arslan Bab'ın vefatından sonra Hoca Yusuf Hamadani'ye katıldı. Ahmed Yesevi, Yusuf Hamadani'nin sohbetinde yetişip kemale erdikten sonra onun dört halifesinden biri oldu. Yusuf Hamadani'nin ölümünden sonra bir süre şeyhlik yapan Ahmet Yesevi, daha sonra manevi bir işaretle müritlerini Abdülhalik Gücdivani'ye bırakarak Yesi'ye döndü. İslam'ı basit bir şekilde ve tasavvufi motiflerle halka sunan Ahmed Yesevi, Orta Asya Türkleri'nin Müslüman oluşunda önemli bir rol oynadı. Yesevi, ilmini halkına aktarmada 'Hikmet söyleme'yi bir yöntem olarak kullandı. Yesevi hikmetlerini eski Türk edebiyatında yaygın olan ve yine çoğu zaman halkın eğitimi amacıyla kullanılan hece veznindeki dörtlük şiirler şeklinde Türkçe olarak söyledi. Yesevi'nin yazdığı dörtlükler daha sonra "Divan-ı Hikmet" adıyla kitap haline getirildi.


63 yaşında halvet 
Yesevi'nin eğitim anlayışında nefsi terbiye edip gerçek aşka yönelmek önemli bir yer tuttu. O, kendi hayatını aktardığı hikmetlerinde, kendi nefsiyle ne kadar büyük bir mücadele verdiğini de anlattı. Ahmed Yesevi, Hz. Muhammed'in öldüğü yaş olan 63'e geldiğinde halvete girdi. Yaptırdığı mezar şeklindeki halvethanede ölünceye kadar ibadet etti. Öğrencilerine eğitim vermeye halvethaneden devam etti. Yesevi'nin tekkesinde zaman zaman mürit sayısının 99 bine ulaştığı söyleniyor. Ahmed Yesevi zamanını üçe ayırır, günün büyük bölümünü ibadet ve zikirle geçirirdi. İkinci bölümde talebelerine eğitim verir, üçüncü bölümde ise geçimini sağlamak üzere tahta kaşık ve kepçe yaparak bunları satardı.

Aşk küpü 

Hazret-i Türkistan ve Pir-i Türkistan gibi lakaplarla anılan Ahmed Yesevi içinde bir çok rivayet dilden dile dolaşmakta. Bu rivayetlerden birisi şöyle: Ahmed Yesevi'nin halvethanesinde birçok mürid biraraya geldi. Ancak burası dar bir yer olduğu için müridler çok terlemişler ve ter ortalığa saçılmıştı. Müridler, halvethanenin alt kısmına bir küp koyup ağzını açtılar. Sızan ter o küpe doluyor ve küpün içinde güzel bir şerbete dönüşüyordu. Sufiler de bu şerbetten içiyorlardı. Sonradan bu küp, Aşk Küpü (Hum-i Aşk) diye meşhur oldu.

Yesevi adını nereden aldı?
Rivayetlere göre, Ahmet Yesevi ismini bir hükümdardan aldı. Maveraünnehr ve Türkistan'da Yesevi adında bir hükümdar vardı. Hükümdarlar av meraklısıydı. Lakin bir yaz ava çıktığında dağın çok girintili olması nedeniyle avlanamaz hale geldi. Tüm şeyhleri toplayarak dağı ortadan kaldırmalarını istedi. Tüm dualara rağmen dağ kaldırılamadı. Nedeni araştırıldığında, Şeyh İbrahim'in oğlu Ahmet'in küçük yaşta olduğu için çağrılmadığı anlaşıldı. Hükümdar Ahmet'i de çağırttı. Ahmet'in konuyu danıştığı ablası, "Babamızın vasiyeti vardır. Senin meydana çıkma zamanının gelip gelmediğini belli edecek şey, babamızın mabedi içindeki bağlı sofradır. Eğer onu açmaya kadir olursan meydana çıkma vaktin gelmiştir" der. Babasının mabedine gidip sofrayı açan Ahmet, sofrada bulunan bir ekmeği niyaz gösterip dualar okudu. Ekmeği orada bulunanlara bölerek verdi. Ekmek herkese yetti. Bu sırada orada bulunan kişiler kerameti görünce, onun büyüklüğünü anladı. Bu kerameti gören hükümdar Yesevi, kendi adının kıyamete kadar dünyada baki kalmasını Hoca Ahmet'ten istedi. Hoca Ahmet bu isteği kabul ederek, "Alemde her kim bizi severse, senin adınla beraber yad eylesin" dedi. O günden sonra Hoca Ahmet Yesevi diye anıldı.

Ahmet Yesevi'nin hikmetleri
Ahmet Yesevi'nin söylediği hikmetli sözlerden bazıları şunlar: "Ey dostlar! Cahillerle dostluk kurmaktan sakınınız! Şeriat, tarikat ve hakikattan nasip almak isteyen, büyük velilerin makamına ulaşmak, Cehennem'den kurtulup Cennet'e kavuşmak isteyen kişi ilim tahsil etmelidir." "Akıllı ve uyanık bir kimse isen, dünyaya gönül bağlama. Şeytan seni kandırıp dünyaya meylettirirse, seni emri altına almış demektir. Bundan sonra felaketten felakete sürüklenirsin de hiç haberin olmaz." "Ey dostlar! Bir kimse Allah Teala'nın aşkı ile yanarak bu denizde usta bir dalgıç olmadıkça, bundan çok daha derin olan vahdaniyyet denizine giremez. Ona girmek için usta bir dalgıç olmak gerekir." 
http://www.sabah.com.tr/2005/10/19/gun121.html